Kapalı Kapılar Ardında Tartışmak..

Doğdukları ilk andan itibaren miniklerimizin etrafında etten bir duvar örüyoruz sanki, aman üzülmesinler, hasta olmasınlar, kırılmasınlar, yorulmasınlar.. Onun için sokağa çıkarırken sıkı sıkı giydiriyoruz, çoğu zaman her istediklerini ikiletmeden yapmaya çalışıyoruz, huzursuzluklarımıza özellikle de karı-koca tartışmalarımıza şahit olmasınlar diye bin bir türlü yola başvuruyoruz. Zannediyoruz ki ufaklığın önünde değil de içerideki odada tartışırsak, ya da en iyisi hiç tartışmazsak bebeğimiz hiçbir şey anlamayacak, olumsuz etkilenmeyecek..
........ 
Keşke hiç tartışmasak, hiçbir konuda farklı fikilerde olmasak ne güzel olurdu değil mi?.. Ne ütopik bir hayal! Farklı ailelerde, farklı şartlarda yetişmiş bir kadın ve bir erkek aynı evde beraber yaşayacak ve her konuda su götürmez bir fikir birliği içinde olacak, elbette mümkün değil. Üstelik "tartışmak" sandığımız kadar kötü birşey de değil. Hakaret aşağılama dolu, bağıra çağıra yapılan, şiddetin herhangi bir türünü (fiziksel,psikolojik) içeren "kavga"lardan bahsetmiyorum elbette..





Öncelikle tartışmanın ne olduğunu ve ne işe yaradığını konuşalım.Tartışma aslında bir iletişim yöntemidir. Var olan bir sorunu çözmenin yoludur. Tartışmayı bilen insanlar küçük sorunları biriktirmez o yüzden da daha büyük patlamalar yaşamazlar. İmalara, laf sokmalara ihtiyaç duymazlar. Hatta çoğu zaman evlilikleri kurtarır tartışmayı bilmek. Bazı evliliklerse biter çünkü eşlerin tartışmak için bile birbirlerine ilgisi kalmamıştır.
......
O zaman madem tartışmak kaçınılmaz, ikinci bir sorun var önümüzde. Çocukların önünde tartışmalı mıyız, tartışmamalı mıyız?
Bu soruya verilecek iki yanıtım var.
Eğer tartışmayı biliyorsanız; evet! Çocukların önünde tartışın ve sorunlarınızı çözün.
Eğer her tartışmanın sonunda "sen zaten böylesin beni hiç anlamıyorsun" lar çıkıyorsa ağzınızdan, ağlama nöbetleri yaşanıyorsa, eşiniz sinirlerine hakim olamayıp bağırmaya başlıyor ya da ortamdan kaçıyorsa, günlük bir sorunu çözmeye çalışırken "sen zaten bana böyle yapmıştın, vakti zamanında annen bana şunu demişti"lere geliyorsanız, çocuğun önünde tartışmayın.
Önce tartışmayı öğrenin!
........
Bir dizi vardı televizyonda, karı koca ne zaman bir fikir ayrılığına düşse, "mutfak"ta buluşuyordu. O dönem bu adeta bir fenomen oldu. Mesaj netti; eğer bir sorun varsa aman ha çocukların önünde çözmeye kalkmayın, onların gözüne sokarak da olsa ortamdan ayrılın, sonra da gelin ve hiçbir şey olmamış gibi davranın.
Bu mesaj net olduğu kadar yanlıştı da..
Siz ister yan odaya geçin, ister ufaklığın uyumasını bekleyin eğer ortamda bir gerginlik varsa minik bebeğinizin dikkatinden kaçmayacaktır. Çünkü ne kadar rol yapmaya çalışsanız da, ufaklık genetik becerisi sayesinde sanki alnınızdan okuyormuşcasına sizin, sinirli, gergin, üzgün ya da mutlu olduğunuzu anlıyor.
Sorunların tartışılırak çözüldüğünü gören çocuklar bu gerginlikten çok daha az etkileniyor!

Evde yaşanan olası bir gerginlik mutlaka ama mutlaka çocuğu etkiler. O gün işte canınız sıkıldı eve sinirli geldiniz, mutfağa girdiniz yemek hazırlamak için, kocanız da salondaki tahtına kuruldu, televizyon karşısında. Nihayetinde siz de onun gibi bütün gün işteydiniz. Ama anlayan kim. Sanki sadece o çalışıp yoruluyor. Çoğumuz bu durumda ne yaparız, hiçbir şey! Kendi kendimizi doldurarak yemek hazırlamaya devam ederiz. Asık suratla sofraya otururuz, ufaklık anlamasın diye sahte gülümsememizi takınırız. Sonra bir an aslında normalde bizi o kadar da kızdırmayacak birşey bardağı taşırır. "Beni anlayan yok zaten" ya da benzer bir cümleyle taşı atarız havaya, artık kimin başına çarparsa. Ama onun da devamı gelmez. Çocuk var ya evde, yine susarız. Sadece soğuk soğuk rüzgarlar eser. Ve o rüzgarda en çok çocuklar üşür.
Bu senaryoyu bir de şöyle yazalım.
Gün kötü geçti, sinirlisiniz. Ama bunun sorumlusunun evdekiler olmadığının da farkındasınız. Eşiniz tahtında salonda televizyon karşısında. Yanına gittiniz.
-Bugün benim için kötü bir gündü. En az senin kadar yorgun ve biraz da sinirliyim. Bana yardım etmeni istiyorum. Üstelik sadece bugün için de değil. Bence akşamları iş bölümü yapalım, ben yemekleri hazırlayayım, sen de sofrayı kur.
-İki dakika haberlere bakacaktım. Zaten sofra kurmayı da sevmiyorum bilmiyor musun.
-Gerçekten yardıma ihtiyacım var. 
-Tamam o zaman salata yaparım
-Bak o olur, anlaştık.
.........

Şimdi bu iki senaryoya bir de çocuğun gözünden bakalım.
İlk davranış halinde çocuğun aklından geçenler (inanın bunları düşünmeye sizin sandığınızdan çok daha erken başlıyorlar, hatta daha anlamaz dediğiniz yaşlarda): Ortamda bir gerginlik var. Acaba neden? Benim yüzümden mi? Yoksa artık beni sevmiyorlar mı? Annem gider mi? Babam kızar mı? vs. vs. vs..

İkinci davranış halinde çocuğun aklından geçenler: Ortamda bir gerginlik var. Acaba neden? Annem işte bugün yorulmuş, babamın yardım etmesini istiyor. Tamam babam da kalktı salata yaptı. Tehlike yok. Kaldığımız yerden mutlu bir aile olmaya devam edebiliriz. Hee bu arada, ben de arada anneme yardım etsem iyi olabilir.
..........

Sadece karı koca arasında değil, zaman zaman çocuğunuzla da sorunlarınız olabilir. "Ben öyle istiyorum,öyle yap" demek kısa vadede hızlı, uzun vadede sorunlu bir yöntemdir. Çocuğunuzla da tartışın. Yaşına uygun bir yolla, nedenleri anlatarak ve en önemlisi de kendi hislerinizin üzerinde durarak.Genelleme yapmak yerine o an yaşanılan sıkıntıya odaklanarak. "Sen hep böyle yapıyorsun" yerine, "Bunu yaptığında ben kötü hissediyorum" diyerek..
...........
Çocuklar ortada bir sorun varsa çoğunlukla kendilerinden kaynaklandığını düşünme eğilimindedir. Bu ufaklıkların duygularınızı anlama konusunda akıl almaz bir yetenekleri var ama nedenlerini anlamak konusunda da bir o kadar yeteneksizler. İşte o nedenle günlük rutindeki çözüm getiren tartışmalarımız onlara nedenleri ve çözümleri anlamaları konusunda yardımcı olur.

Bu arada önemli bir uyarı; kesinlikle çocukla ilgili tartışmaları onun önünde yapmayın!

Bu ona tutarsızlık mesajı verir, üstelik disiplin konusundaki zayıf noktalarınızı da açık eder.
...........

Artık biliyoruz ki, söylediklerimizden çok yaptıklarımızı öğreniyor çocuklar. Eğer sizin minik bebeğiniz parkta kovasını sormadan alan bir başka çocuğun üstüne saldırıyorsa, ısırıp, vurmaya başlıyorsa hemen aynanızı çıkarın ve kendinize bir bakın. Siz hoşlanmadığınız durumlarla, sizinle aynı fikirde olmayan insanlarla, sorunlarla nasıl baş ediyorsunuz?
Unutmayın, sık sık ve çözümsüz gerginlikler, kapalı kapılar arkasındaki kavgalar minik bebeğinizi tedirgin ve huzursuz eder.. O yüzden açın kapıları..
 


Psikolog Irmak Gürcan Kerimoğlu
Ankara/ 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder